25 Mayıs 2014 Pazar

Konsillerde, "çoğunluk oylarıyla" oluşturulan İncil metinler


  Konsillerde, "çoğunluk oylarıyla" oluşturulan İncil metinler

Üçleme inancı ilk ve resmi olarak Hristiyanlığa M.S. 325 yılındaki İznik konsili ile dahil edilmiştir. Bu konsil, Roma İmparatoru Konstantin'in katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
    Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlığın yayıldığı bölgelere doğru genişlemesi.
Bu genişleme nedeniyle putperestler ile Hıristiyanlar arasında huzursuzluk başgöstermesi ve imparatorluğun ikiye bölünme tehlikesi ile karşı karşıya kalması.
İmparatorluğun ikiye bölünmemesi için, eski pagan dini ile yeni İsevilik arasında sentez bir inanış oluşturulması gerektiğine inanılması ve bunun üzerine bir çalışma yapılması.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi putperest topraklar üzerinde olası bir çatışmanın Hristiyanlığın değişime tabi tutulması ile mümkün olacağı zannedilmiştir. İznik'te toplanan bu konsil sonrasında, iç karışıklığın çözümünün İncil'e teslis inancının dahil edilmesi olduğu kararlaştırılmış ve bu karar uygulanmıştır.
Söz konusu konsilde üçleme inancını savunan 4 İncil sahih kabul edilmiştir.
Korunmuş birkaç elyazması dışında, tevhid inancını savunan diğer İnciller ise "heretik" yani sapkın ilan edilmiş ve yakılarak ortadan kaldırılmıştır.
Tevhid inancının savunucuları yine heretik yani sapkın bir inancı savundukları gerekçesiyle mahkum edilmişlerdir. Heretikliğin cezası ise yakılarak idam edilmektir.
Aforoz ismi ve uygulaması, tarihte ilk olarak teslise karşı olanlara yönelik geliştirilmiş bir uygulamadır. Papalık, Roma ve Bizans siyasileri, teslis tenkitçilerini ve teslisi reddedenleri yakarak öldürme de dahil farklı cezalara çarptırmışlardır. Zaten engizisyon denen mahkemeler bu amaçla kurulmuştur.
O dönemde ilk ve sahih yazmalara dayanarak İskenderiye'li rahip Arius'un başlattığı tevhide dayanan Ariusçuluk hareketi de etkili olmuştur. Fakat bu gelişmeden ürken Romalılar, 411 yılında söz konusu belge ve kitabın bulunduğu İskenderiye kütüphanesini yakmışlardır.

engizisyon

Pedro Berruguete'nin çizimi ile Engizisyon ve mahkeme kararları sonucunda heretik kabul edilerek yakılan kitaplar.
Kilisenin oluşturduğu "dini dogma" ve Hristiyanlara yükletilen buna uyma mecburiyeti
"Dogma" kelimesinin dini bir anlam kazanması, teslisçi Hristiyanlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Dini dogma kısaca şu demektir: "Hristiyan inanç doktrini sadece ve sadece Papalık veya Kilise otoritesi tarafından formüle edilebilir ve ona o şekliyle inanılması şarttır."
Bir başka deyişle, bir Hristiyanın, dini gereği neye inanıp neye inanmayacağına kutsal kitaba dayanarak karar vermesi mümkün değildir.Onun neye inanıp neye inanmayacağını Kilise belirler.
   Örneğin bir insan, "ben üçlemeyi reddediyorum ve Allah'ın Bir ve Tek Yaratıcı olduğuna, Hz. İsa (as)'ın ise onun oğlu değil peygamberi olduğuna inanıyorum" derse, o artık Hristiyan değildir. Her ne kadar okuduğu kutsal kitaptan, yaptığı araştırmalardan bunu anlamış; aklı, vicdanı, derin kavrama ve düşünme yeteneği gereğince böyle doğru bir sonuca varmış olsa da Kilise'ye göre Hristiyan kabul edilmemektedir.
Bir kişinin "Hristiyan" kabul edilebilmesi için vicdani, ilmi ve akli tecrübelerinin gösterdiği doğruya gözlerini kapaması ve Kilise'nin zorunlu kıldığı şekilde baba, oğul ve kutsal ruh olarak tanımlanan üçlü birlik inancını benimsemesi gerekmektedir. 
Bu inanç şeklini Kilise bu şekilde formüle etmiştir ve o şekliyle inanmak bir Hristiyan için zorunludur. 
İşte dini dogma ya da bir başka deyişle dini dayatma budur.
     Bu, şu anda Hristiyanların büyük bölümünün asla reddedilemez hükmüyle kabul ettikleri üçleme inancına bu derece sahip çıkmalarının tek sebebini oluşturur. Kilise ve Papalık, Roma İmparatorluğunun yapısına göre şekillendiğinden, üçleme inancının kaynağı da Kilise olmuştur. İncil'in değişikliğe uğradığını kabul etmek veya üçlemeyi reddetmek işte bu sebeple "dinden çıkmak" olarak kabul edilmektedir.
Oysa "dinden çıkmayı" gerektirdiği iddia edilen bu hükümlerin hepsi Hz. İsa (as)'dan yüzyıllar sonra ortaya çıkan, Kilise'nin ortaya attığı uygulamalardır. Birçok Hristiyan kardeşimizin bundan haberleri bile yoktur.
Açıkça anlaşılabileceği gibi tarihte Papalık ve Kilise, daima kutsal kitabın üzerinde bir otoriteye sahip olmuştur. Hatta kutsal kitaba dönüş anlamı taşıyan reform ve Protestanlık hareketlerine rağmen bu böyledir.

St Patrick's Cathedral

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder